|
|
|
|
|
Radikal, Türkei, 23/07/2012
|
SERHAN BALİ |
|
Bavyera'dan yükselen tül gibi yumuşak bir ses
|
|
'Günümüzün en iyi tenoru' Jonas
Kaufmann, Münih Nationaltheater'da 'Die Winterreise' dizisini söyledi. O
cümleyi kullanmanın zamanı geldi: Ben de oradaydım |
|
Baştan başlayayım. Yine uzun bir yolculuğun ilk durağı olan Münihe 18
Temmuz Çarşamba sabah vardığım saatlerde, aynı günün akşamı şehrin görkemli
opera salonu Nationaltheaterda verilecek olan lied resitalinin heyecanını
iliklerime kadar hissediyordum. Kolay mı, sahnede ilk kez izleyecektim anlı
şanlı tenoru. Münih Opera Festivalinde önceki yıllarda verdiği lied
resitalleri deyiş yerindeyse olay olmuş, üzerine günlerce konuşulmuştu. Bu
yıl vereceği resitalin de aynı ölçüde başarılı geçmesi, onu sahnede ilk kez
izleyecek olan bir hayranı olarak en büyük dileğimdi.
Günümüzün en
iyi tenoru Jonas Kaufmannın eşlikçisi piyanist Helmut Deutsch ile birlikte
vereceği Die Winterreise/ Kış Yolculuğu resitali, Andreas Kriegenburg
imzalı Yüzük prodüksiyonuyla birlikte, bu yılın Münih Opera Festivalinde
merakla beklenen etkinlikler arasında başı çekiyordu. Max Joseph Meydanını
tüm haşmetiyle ezen opera-bale binası Nationaltheater, resitalin başlamasına
yarım saat kala dış merdivenlerinden fuayesine varana değin dolmuştu.
Festivalin ana sponsoru olan BMW, elit müdavimleri merdivenlerin dibine
getirip bırakan, hiçbir yerde görmediğim son model otomobilleriyle,
etkinliğe Almanyanın Salzburgu havası veriyordu.
Salon hınca hınç
dolu Tüm biletler günler öncesinden tükendiği için ellerinde yamru yumru
harflerle suche karte (bilet arıyorum) yazılı kâğıtlar taşıyanların
arasından sıyrılıp fuayeye girdim ve program kitapçığımı alıp 15inci
sıradaki koltuğuma kuruldum. İlk dikkatimi çeken, önceki yıllarda opera
prodüksiyonları izlemeye alıştığım salonun kocaman sahnesinin tam
ortasındaki Steinway piyano oldu. O akşam Schubertin minik mücevherleri
seslendirileceği için piyanonun arkasındaki boşluk, tepeden mavi ışık
düşürülen devasa bir beyaz perdeyle kapatılmıştı. Sahnenin sağında, toprak
rengi büyükçe bir vazonun içine yerleştirilen taze ayçiçekleri nefis bir
görüntü yaratmıştı.
Salon, en tepedeki locaların koltuklarına varana
kadar doldu. Oditoryuma hâkim rengini veren kırmızı saten giydirilmiş
kapılar dikkatlice kapandı. Derken ışıklar karardı. Balkonlardan sarkan, mum
görüntüsü verilmiş üçlü kandiller salonu hafifçe aydınlatmaya yetti.
Nefesler tutuldu ve işte, günümüzün en büyük tenoru, yüzünde her zamanki
sempatik ifadesi ve atletik adımlarıyla sahneye aniden giriverdi. Arkasından
da, emektar eşlikçisi Helmut Deutsch. Kısa bir selamın ardından hemen
resitale geçildi. Kaufmannı yakından tanımayan biri, heldentenor
rolleri de dahil olmak üzere ağır dramatik karakterler seslendiren bir
tenorun Schubertin narin şarkılarını besteciye yakışır bir duyarlıkla ifade
edip edemeyeceğinden evvela emin olmayabilir. Ama Kaufmann kariyerinin
başından itibaren lied alanında yaptığı seçkin seslendirmelerle öne çıktı.
Henüz star tenorluğa terfi etmediği dönemde Harmonia Mundiden çıkardığı o
Richard Strauss kaydı sadece sanatçının değil yakın dönemin de en önemli
lied kayıtlarından biri oldu. Bu kayıt Kaufmannı Deccaya kanatlandırıp
uçuran çalışmaydı aynı zamanda.
Tül gibi yumuşak söyleyişi, anadili
olmasından ötürü Almancaya hâkimiyeti, kilit sözcüklerin anlamını kusursuz
vurgulamasıyla öne çıkıyor Kaufmannın lied yorumculuğu. İfadede abartıdan
kaçınıp olabildiğince sade bir anlatımı tercih etmesi de takdire şayan. Çok
nadir bulunan baritonal ses rengi ise onu elbette diğer tüm tenorlardan
ayrıştırıyor. Doğal sahne elektriği, kadınları kendine mest eden düzgün
fiziği, içten ve yapmacıksız tavırları da cabası
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|